Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.6
Yaşadığımız ülkeyi, dünyayı kendi anılarından ve yarattığı karakterlerin anılarından gözler önüne seren bir yazar ve o yazarın eserlerinin eksik kalan kısımlarından oluşan bir öykü kitabı... Acilen "Kar" kitabını da okumalıyım...
Orhan Pamuk'un usta kalemiyle kaleme alınan "Ben Bir Ağacım", yazarın anılarından ve hayallerinden ilham alan, geçmişe ve geleceğe uzanan bir eser. Kitap, Pamuk'un çocukluk ve gençlik yıllarına ayna tutarken, okurları da kendi anılarla yüzleşmeye ve geçmişin izlerini sürmeye davet ediyor.
"Ben Bir Ağacım"ın sayfaları arasında, yazarın İstanbul'da geçen çocukluk yıllarına tanıklık ediyoruz. Boğaz'ın kıyısındaki köşk, aile büyükleri ve unutulmaz dostluklar, Pamuk'un kaleminde canlanıyor. Bu masum ve saf anıların yanında, yazarın iç dünyasındaki karmaşık duygular da gözler önüne seriliyor.
Kitap sadece anılardan ibaret değil, aynı zamanda Pamuk'un hayallerini ve umutlarını da yansıtıyor. Yazar, kendi hayatından kesitler sunarken, okurları da kendi hayallerini ve hedeflerini sorgulamaya teşvik ediyor.
"Ben Bir Ağacım", geçmişe ve geleceğe uzanan bir köprü gibi. Pamuk'un usta kalemiyle harmanlanan anılar ve hayaller, okurları etkileyici bir yolculuğa çıkarıyor. Bu kitap, hem Pamuk hayranları hem de edebiyata gönül veren herkes için keyifli bir okuma deneyimi sunuyor.
Ortalama...
Ülkemizde Orhan Pamuk ya okunur ya da okunmadan yargıya kurban gider. Kendisi hakkında çok fazla yazılıp çizilen var. Bana göre bir eseri veya sanatçıyı kişi kendi düşünceleriyle değerlendirmeli çünkü başkasının görüşüne göre doğru bir analiz mümkün değil.
Bu kitapta yazarın diğer kitaplarından bazı pasajlar bulunuyor. Böylece yazarın dili kullanma şekli ve anlatımı konusunda iyi kötü fikir edinebilirsiniz.
Ben yazar hakkında ortada duran birisiyim. Bazı eserleri beni çok sıkarken bazıları su gibi akıp gidiyor. Ön bilgi için güzel bir başlangıç derim.
Bülent Ecevit: Şair, Yazar,Siyasetçi. Elimizdeki kitap kendisinin arkadaşı olan Tunç Yalman‘a yazmış olduğu mektuplardan oluşuyor. Bu mektuplar 1944 ile 1946 yılları arasında yazılmış.
Hukuk fakültesine kayıt yaptıran ancak devam etmek istemeyen, bir taraftan geçim derdinde olan bir Bülent Ecevit var karşımızda.
Mektuplardan anladığımız başlangıçta Bülent Ecevit’in en büyük hayali imkanı olduğunda bir çiftlik kurmak, burada yakın dostlarıyla birlikte kalıp toprakla uğraşmak,kitaplar okumak,şiirler yazmaktır.
Ama hayat bu hayalin gerçekleşmesine müsade etmez. O Türk siyasi hayatının Karaoğlan’ı olarak hafızalarda yer edinecektir.
Bülen Ecevit’in hayatında bir de Rahşan vardır. Onunla doludur ve onu çok sevmektedir. Ekonomik imkanlar bu konuda da onları zorlar. Nişanlanma süreci ve sonrasına ilişkin ilginç anlatılar var mektuplarda. Bülent Ecevit nişanlılık sürecinde ancak 15 günde bir Rahşan’ın ailesinin evine gidebilir. Rahşan’la dışarıda yalnız dolaşmaları mümkün değildir.
Mektuplarda dikkat çekici bir diğer yön Bülent Ecevit’in ailesine yönelik serzenişleridir. Kendisini anlamadıklarından yakınır. Ve hep eleştiriye uğradığından.
Mektupların en güzel tarafı bir insanı tüm yönleriyle görme ve tanıma imkanı sunmalarıdır. Noktayı bir şiirle koyalım.
ağacım ben dalları derinde
yaprağım ben paramparça
suyla ışığın ellerinde
ben yüzen bir kuş
uçan gölgeyim suda
gökte bir ışık
göğüm ben
toprak yatağında
suyla karışık
eğil bana bak bana
senim ben
sana aşık
(Bülent Ecevit/ Dere)
Nakış nakış okumalık bir kitap
2006 Nobel Edebiyat ödülü almış değerli bir kitap. Kitabımız Osmanlı Padişahının gizlice yaptırdığı bir kitap etrafında dönmektedir. Kitapta Enişte diye geçen karakter Padişahı kitabın Frenk tarzı resimlerle süslenmesine ikna etmiştir. Bu yüzden önemli nakkaşları da Padişahın yardımıyla devreye koymuştur. Aralarında bir nakkaş işin içindeki başka
• Zezé, canım çocuğum... Okurken hep bunu söyledim içimden. Okumayı sürekli ertelediğim için de çok kızdım kendime. Şeker Portakalı'yla geldim size. Eminim birçoğunuz okumuştur. Olsun, bir de benden dinleyin bu güzel kitabı.
• Yazarımızın otobiyografisi sayılabilecek bu kitap; öyle samimi, öyle duygusal, öyle içten... Çevirdiğim her sayfa beni ağlatmaya yemin etmiş gibiydi. Okurken Zezé'nin yaşadığı duyguları ben de burada onunla birlikte paylaştım. Heyecanını, üzüntüsünü, kahkahalarını ama en çokta acısını ve gözyaşlarını...
•Zezé, yaramazlıkları yüzünden ailesi tarafından hor görülen bir çocuk. Her yaramazlığının cezası; dayak. Ne kadar yaramaz olursa olsun hiçbir çocuk bunu hak etmez... Yaramazlığının yanında müthiş bir hayal gücü var bizim minik Zezé'nin. Hayranlık uyandırıcı bu eşsiz hayal gücü sayesinde hayatındaki zorlukları kimi zaman kolayca kimi zaman zor yoldan aşıyor.
•Yalnız bir çocuk olan Zezé, kendine bir arkadaş ediniyor; portakal ağacı. Böyle başlıyor hikayeleri, bizim okuduğumuz o güzel satırlar. Başından geçenleri anlattığı bu portakal ağacı da Zezé'yle konuşuyor. Tıpkı bizim okurken Zezé'yle birlikte paylaştığımız duyguları, minik portakal ağacımız da kitabın içinde yapıyor. Öyle güzel bir dostluk ki onlarınki, "Keşke benim de bir portakal ağacım olsa." dedirtiyor insana.
•Gerisini okumanız için size bırakıyorum ve bu güzel dostlukla bitiriyorum sözlerimi. Benim gibi geç kalmayın okumak için, çok geçmeden alın ve okuyun. Bu güzel ikilinin maceralarına şahit olun. Kısaca; okuyun okutun diyorum her zamanki gibi
Benim Adım Kırmızı Orhan Pamuk'un Kırmızı Saçlı Kadın , Sessiz Ev , Beyaz Kale ve Cevdet Bey ve Oğulları ve Ben Bir Ağacım'dan sonra okuduğum yedinci kitabı oldu. Açıkçası bu okuduklarım arasındaki büyük romanlar içinde en derli toplu anlatıma sahip kitaptı diyebilirim.
Pamuk bu kitabında Osmanlı Devletinde el üstünde tutulan minyatür sanatını ve bu işin icracıları nakkaşları merkeze alarak aşk , cinayet ve sanat üçgeninde bir anlatım oluşturmuş. Nakkaşlık mesleği ve yapılan işlerle ilgili verilen detaylar ve sanatın geleceğine yönelik saptamalar da barındıran Benim Adım Kırmızı baştan sona merak ettiren ve her karakterin ağzından aktarılan anlatımıyla keyif verici bir okuma oldu.
Eğitim, okul, öğretmen ve öğrencilerle alakali ardı ardina gelen hikayelerin oldugu kismi ozellikle cok begendim. Kisa hikayelerden oluşmuş, bazi hikayelerin hiçbiri bir mesaj gönderme amacı gutmeden kaleme alinmis ici isitan oykulerle dolu guzel bir kitapti.
İçerisinde Orhan Pamuğun kitaplarından seçerek oluşturulan kısa kısa öyküler var. Bana hitap etmediği için okurken hiçbirinin uzun halini merak edemedim.